Emekçiler ve Yoksul Kesimler Ekonomik Krizin Faturasını Ödemeye Devam Ediyor!
Yeni hükümet ve Tek Adam rejimi, ekonomik krizin bedelini emekçilere, yoksul ve ezilen kesimlere yüklüyor. Ek vergiler, zam furyası, döviz kurlarındaki artışlar ve IMF programı gibi olumsuz gelişmelerle adaletsizlik ve zorluklarla mücadelesi derinleşiyor.
Ülkemizdeki ekonomik kriz, yeni hükümetin ve Tek Adam rejiminin politikalarıyla birlikte emekçiler ve yoksul kesimler üzerinde ağırlaşan bir yük olarak hissedilmektedir. Seçim öncesi verilen sözlerin tutulmaması ve hilelere başvurulmasıyla maliyetlerin artırılması, vergilerin ve harçların fahiş oranlarda yükseltilmesi gibi önlemler, ekonomik zorlukları daha da derinleştirmekte ve vatandaşların sırtına yük bindirmektedir.
Torba yasa teklifiyle ilgili olarak "En düşük memur maaşı 22 bin TL'yi bulacak" sözü verilmiş ancak gerçekleşmesi beklenen zam oranı sadece %25 olarak belirlenmiştir. Bu durum, tüm kamu emekçilerinin maaşlarında sadece %25 oranında bir artış yapılacağı anlamına gelmektedir. Ek olarak, seyyanen yapılan 8.077 TL'lik artış, çeşitli unsurların hesabında dikkate alınmayacağı için ciddi hak kayıplarına yol açmaktadır. Gerçek enflasyonun %50'yi aştığı bir dönemde %25'lik artışın yetersiz olduğu açıktır ve emekçilerin yaşam standartlarını daha da zorlaştırmaktadır.
Bu ekonomik kriz ortamında, vergilerin ve harçların yükseltilmesiyle birlikte emekçilerin ve yoksul kesimlerin maddi yükü daha da artmaktadır. KDV, Gelir Vergisi, ÖTV, MTV gibi dolaylı vergilerin artırılması ve Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi'nin (BSMV) %15'e yükseltilmesi gibi vergi salma politikaları, halkın daha fazla zorluk içerisinde yaşamasına sebep olmaktadır. Ayrıca, yurt dışından getirilen telefon harcının %228 artışla 6.091 TL'den 20 bin TL'ye çıkarılması da vatandaşların mali yükünü artıran bir diğer etkendir.
Ek bütçe yasa tasarısı da halkın ve emekçilerin bütçe hakkını yok saymaktadır. Üçte bir oranında artırılan bütçeyle tüm giderlerin dolaylı vergiler ve harçlarla karşılanması, emekçilerin ve yoksul kesimlerin yükünün artırılması anlamına gelmektedir. Bu politikalar, emekçileri daha da sefalete sürükleyen ve adaletsizlikleri derinleştiren bir tabloyu ortaya çıkarmaktadır.
Bu noktada, emekçiler ve halkın bütçe hakkını yok sayan bu politikalara karşı çıkma ve insanca yaşama koşullarını savunma sorumluluğumuz vardır. Her platformda, ücretlerin insanca yaşama yetecek seviyeye çıkarılması, güvenceli iş ve güvenli bir gelecek talebini dile getirmeye devam edeceğiz.
Sonuç olarak, ekonomik krizin faturası yine emekçilere ve yoksul kesimlere yüklenmektedir. Bu durum, adaletsizlikleri artırmakta ve toplumsal dayanışmayı zedelemektedir. Emekçiler ve halk, ekonomik adaletin sağlanması ve insanca yaşama koşullarının iyileştirilmesi için mücadelesine devam etmelidir.